Kıbrıs Sevdası” İstanbul’da Anlamlı Bir Tanıtımla Okuyucuyla Buluştu
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Kuzey Kıbrıs’ın milli ruhunu İstanbul’da bir kez daha perçinledi
"Kıbrıs Türk'ünün Mücadelesi ve Türkiye'nin Desteği Asla Unutulmayacak"
İstanbul Ticaret Odası’nda 22 Temmuz 2025 Salı günü anlam yüklü bir kitap tanıtımı gerçekleşti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, kendi hayatını ve Kıbrıs davasını anlattığı “Kıbrıs Sevdası” isimli kitabının tanıtımı vesilesiyle, Türk iş dünyasının kalbi İstanbul’da, İTO’nun ev sahipliğinde önemli mesajlar verdi.
İlk konuşmayı gerçekleştiren İTO Başkanı Şekib Avdagiç, hem kitabın önemine hem de Kıbrıs ile Türkiye arasındaki tarihi bağa dikkat çekti. Ardından kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Tatar, duygusal ve bir o kadar kararlı bir konuşma ile Kıbrıs Türk halkının mücadelesini, geleceğe dönük vizyonlarını ve Türkiye ile olan sarsılmaz kardeşlik hukukunu anlattı.
"Kıbrıs Türk’ünün Var Olma Mücadelesi"
Tatar, Kıbrıs’ta binlerce şehit verildiğini, acılar yaşandığını ve Rum-Yunan saldırılarına karşı direnildiğini vurguladı.
"20 Temmuz Barış Harekatı olmasaydı, Kıbrıs Türk’ü yok olacaktı" dedi.
"Türkiye’nin Desteği Olmazsa Olmazımız"
Türkiye’nin Kıbrıs’taki askeri, siyasi ve ekonomik desteğinin altını çizdi:
"Türkiye, Kıbrıs Türk’ünü hiç yalnız bırakmadı. Bugünkü varlığımız, Türkiye’nin sayesindedir."
"İki Devletli Çözüm Tek Yoldur"
Federasyon taleplerini reddeden Tatar, "KKTC’nin tanınması ve iki devletli çözüm dışında bir seçenek yok" ifadelerini kullandı.
"Türk askeri Kıbrıs’tan çekilirse, Rumlar yeniden saldırır" uyarısında bulundu.
"Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz’deki Haklarımız"
Doğu Akdeniz’deki enerji haklarını savunan Tatar, "Türkiye ve KKTC, Mavi Vatan’da güçlü şekilde duruyor" dedi.
"Ekonomik Kalkınma ve Türk Dünyası ile İş Birliği"
KKTC’nin turizm, tarım ve teknoloji alanında büyüme hedeflerini açıkladı.
"Türk devletleriyle dayanışma içindeyiz. Azerbaycan’da bayrağımızla temsil edildik" diye konuştu.
"Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs’ın Güvencesidir"
"TSK’nın varlığı, Kıbrıs’ta barışın teminatıdır" diyerek Türk askerinin önemini vurguladı.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: "Kıbrıs bir sevda değil, bir kaderdir"
İTO Başkanı Şekib Avdagiç, açılış konuşmasında, Kıbrıs meselesine tarihsel bir bakış sunarak, Kıbrıs Türk halkının direnişine olan derin saygısını vurguladı. Kitabın ismini “ateşi hiç sönmeyecek bir sevda” olarak yorumlayan Avdagiç, “Kıbrıs bizim için tükenmez bir sevdadır. Bu sevdanın tohumları 1571 yılında atıldı, ilelebet de kalbimizden sökülmeyecek.”dedi
Avdagiç, kitabın genç nesillere tarihi anlatmak için önemli bir kaynak olduğunu vurguladı ve şu sözlerle tamamladı:
“Bugün burada bir kitap tanıtımından fazlasını yaptık; Kıbrıs Barış Harekatı'nın 51. yılında bu eseri tanıtarak, milletimizin Kıbrıs’a olan bağlılığını bir kez daha tescilledik.”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: “Bu kitap, Kıbrıs Türkünün direnişinin sesi olacak”
Cumhurbaşkanı Tatar, kitabının yalnızca bir anı kitabı olmadığını, aynı zamanda bir direniş belgesi, bir milli hafıza çalışması olduğunu belirtti. Kitabın yazım sürecinde Nazlı Berivan Ak başta olmak üzere birçok ismin katkısını hatırlattı.
“Bu eser, çocukluk yıllarımdan itibaren Kıbrıs davamız için verdiğim mücadeleyi, halkımızın çektiği acıları ve Türkiye ile birlikte yazdığımız direniş destanını anlatıyor.”
Tatar’ın en dikkat çeken vurgusu ise Türkiye’nin rolüydü:
“Kıbrıs Türk halkı hiçbir zaman yalnız kalmadı. Türkiye’nin desteğiyle ayakta durduk, özgürlüğümüze kavuştuk. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin varlığı, Kıbrıs'ın barışıdır, huzurudur.”
Ayrıca Kıbrıs’ın bilişim adası olma vizyonuna dikkat çeken Tatar, geleceğe umutla baktığını belirterek, ekonomik gelişmelerin ve Türkiye ile entegrasyonun artacağını söyledi.
“Kıbrıs Sevdası” Sadece Bir Kitap Değil, Milli Bir Manifesto
Bu kitap yalnızca Cumhurbaşkanı Tatar’ın hayatını değil; bir halkın var olma mücadelesini, bir milletin kardeşlik hukukunu ve geleceğe dair kararlılığını anlatıyor. Her sayfasında Kıbrıs Türkü’nün sesi, Türk milletinin yüreği var.
Kıbrıs davasını tarihsel, duygusal ve stratejik boyutlarıyla ele alan bu eser, sadece bugünü değil, geleceği inşa etmek isteyen herkesin kitaplığında yer almalı. Bu kitapla Kıbrıs unutulmaz, unutturulmaz!
İstanbul Ticaret Odası 2025 Temmuz Ayı Meclis Toplantısı, 10 Temmuz Perşembe günü Başkan Şekib Avdagiç’in gündeme damga vuran açıklamalarıyla gerçekleşti.
Toplantıda şehitlerden enflasyona, Kuzey Kıbrıs’tan ticaret politikalarına kadar birçok kritik başlık masaya yatırıldı.
“Şehitlerimizi Unutmayacağız”
Başkan Avdagiç, konuşmasının başında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve şehit ailelerine başsağlığı dileyerek, “Bu ülke için can veren evlatlarımızı hiçbir zaman unutmayacağız” dedi.
Türkiye’nin birçok coğrafyada mazlumların yanında olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Doğu Türkistan’dan Gazze’ye kadar dünyanın dört bir yanında zulüm devam ediyor. Bu vahşet karşısında susmayacağız” mesajını verdi.
“15 Temmuz Büyük Bir Direnişin Sembolüdür”
15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümüne dikkat çeken Avdagiç, “O gece milletimiz vatanına sahip çıktı. Türkiye’nin en büyük gücü, halkının dirayetidir” diyerek, darbecilere karşı gösterilen direnişi “altın harflerle yazılan bir destan” olarak niteledi.
“Kıbrıs Türk Varlığı, Devletimizin Bekasıdır”
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 51. yıl dönümünü anan Başkan Avdagiç, “Kıbrıs Türklerinin yok edilmesine karşı Türkiye kararlılıkla durmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bugünkü haliyle varlığı, Anadolu’nun Türk kalmasının da teminatıdır” dedi.
“Enflasyonla Mücadeleye Kararlılıkla Devam Etmeliyiz”
Ekonomiye dair değerlendirmelerde bulunan Avdagiç, enflasyonla mücadelede dikkatli olunması gerektiğini vurgulayarak, “Ticaret dünyası olarak enflasyonun tekrar tek haneli seviyelere inmesini bekliyoruz. Ama bu süreç dikkat ve istikrar gerektiriyor” diye konuştu.
“İhracat Artmalı, İthalat Cazibesini Kaybetmeli”
İhracatın önemine değinen İTO Başkanı, “Türkiye ithalatın cazip olduğu, ihracatın zorlaştığı bir ülke olmaktan çıkmalı” diyerek, 2025 yılı için 270 milyar dolarlık ihracat hedefinin yakalanabileceğini söyledi. Ancak dış ticaret dengesine dikkat çekerek, “İhracat artarken ithalat makasını açmamalı” uyarısında bulundu.
“KOBİ’ler Ekonominin Kılcal Damarıdır”
KOBİ’lerin yaşadığı finansal sorunlara değinen Avdagiç, “Ekonominin can damarını oluşturan KOBİ’ler desteklenmeden ekonomik büyüme sürdürülemez. Finansmana erişimleri kolaylaştırılmalı” dedi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın önceki toplantıda verdiği destek sözlerini hatırlatarak, “Bu süreç hızla ilerlemeli” dedi.
“ABD Dolarının Hâkimiyeti Tartışılıyor”
Dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Avdagiç, “ABD doları artık eskisi kadar güçlü değil. Birçok ülke, ticaretinde yerel para birimlerini tercih ediyor. Türkiye’nin bu dönüşümde yer alması büyük önem taşıyor” dedi. Altın rezervlerinin artırılmasının da bu bağlamda önemli bir adım olduğunu belirtti.
“Yangınlarla Mücadelede Millet El Ele”
Türkiye’de artan orman yangınlarına da değinen Avdagiç, “Canı pahasına mücadele eden vatandaşlarımıza minnettarız. İklim değişikliğiyle birlikte yangınlar da artıyor, buna hazırlıklı olmalıyız” dedi.
“Eğitim ve Gençlik Geleceğimizdir”
21 Temmuz’da başlayacak üniversite hazırlık programlarına dikkat çeken Başkan, “Gençlerimize destek olmamız şart. Tüm üyelerimizi ve firmalarımızı bu eğitim kampanyasına katkı sağlamaya davet ediyorum” diyerek eğitimin önemine dikkat çekti.
“Ehlibeyt Sevgisi Milletimizin Gönlündedir”
Konuşmasının sonunda Muharrem Ayı ve Kerbela hadisesine değinen Avdagiç, “Hz. Hüseyin’in adalet mücadelesi asırlardır gönlümüzde yaşıyor.
Osmanlı’dan bu yana milletimiz Ehlibeyt’e muhabbetle bağlıdır” diyerek birlik ve beraberlik çağrısı yaptı.
Başkan Avdagiç, “İstanbul Ticaret Odası olarak ülkemize değer katmak için gece gündüz çalışıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.
Dr. Erhan Erken, “Manevi Vatan Olmadan Maddi Güç Yetmez”
İTO Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken, konuşmasında başta Srebrenitsa olmak üzere, geçmişten bugüne yaşanan insanlık trajedilerine dikkat çekti.
“Srebrenitsa, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük insanlık suçudur. 116 kişinin bir kasabada topluca katledilmesi, binlerce Boşnak kardeşimizin hunharca öldürülmesi insanın içine hançer gibi saplanıyor.”
“Gazze’de Yaşananlar Farklı Bir Kılıkla Aynı Zulümdür”
“Bugün Gazze’de yaşananlar da farklı bir kılıkla aynı vahşetin devamıdır. İki buçuk milyon insanın yaşam alanı hedef alınıyor; hastaneler, okullar, pazar yerleri vuruluyor.”
“Manevi Vatan Ayakta Kalmamızı Sağlayan Temel Değerdir”
Erken, konuşmasında ‘manevi vatan’ kavramını öne çıkararak, toplumların sadece ekonomik ya da askeri güçle değil, ahlaki ve kültürel değerlerle ayakta durabileceğini ifade etti:
“Manevi vatan, millet yapan değerlerdir: ahlak, kültür, inanç… Maddi güç tek başına yeterli değildir. Manevi vatan olmazsa, o toplum çözülmeye mahkûmdur.”
“Kerbela’yı Unutmak Zulmü Meşrulaştırmaktır”
“Kerbela’da Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi bir trajedi değil, bir ibrettir. Peygamberin torununun öldürülmesi, zalim ile mazlumun tarihsel ayrım çizgisidir. Bizim görevimiz hep doğru tarafta, hakkın yanında olmaktır.”
“Savunma Sanayi Güçlü Olmalı Ama Saldırgan Değil”
Dr. Erken, Türkiye’nin savunma sanayisinde geldiği noktayı takdir etti ve şu mesajı verdi:
“Savunma sanayinde yerli ve milli olmak, başka ülkelere saldırmak için değil, kendi huzurumuzu korumak içindir. Güçlü ama sağduyulu olmalıyız.”
“Barış İstiyorsak Daima Hazır Olmalıyız”
Konuşmasında Latince’den alıntı yaparak dikkat çeken bir vurgu yaptı:
Barış istiyorsan savaşa hazır ol.” “Güçlü olmayanın barışı da kalıcı olmaz. Bize düşen, hem maneviyatta hem ekonomide hem savunmada diri kalmaktır.”
“15 Temmuz’un Gösterdiği Şey Şudur, Bu Millet Uyanıktır”
“Birkaç gün sonra 15 Temmuz’un yıl dönümünü anacağız. Bu hain kalkışma, milletimizin ne kadar güçlü bir iradeye sahip olduğunu gösterdi. Bu ülkenin kötülüğünü isteyenlerin karşısında daima dimdik durmalıyız.”
“Zalimlerden Değil, Haklılardan Olmayı Seçmeliyiz”
Konuşmasının sonunda dua ve temennilerde bulunan Dr. Erken, İslam tarihinde önemli kadın figürlerden Hz. Zeynep’i de andı:
“Sarayda hakikati haykıran Hz. Zeynep gibi, biz de zulme sessiz kalmamalıyız. İnşallah hep doğru yerde duranlardan oluruz.”
Gazi Koşusu, sadece bir at yarışı değil; Türk milletinin onuru, Atatürk’ün mirasına sahip çıkma bilincinin sahaya yansıdığı, duygularla yarışın iç içe geçtiği bir Cumhuriyet klasiğidir.
Bu yıl Veliefendi’de izlediğimiz coşku, sadece hızla değil, tarihle de yarıştığımızın kanıtıydı. Bir gazeteci olarak bu yarışın ruhuna dokunmak, onu hissetmek benim için büyük bir ayrıcalıktı.
99. Gazi Koşusu’nda tarih yazıldı, “Cutha” şampiyon oldu, Ahmet Çelik efsaneye bir adım daha yaklaştı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adına 1927’den bu yana kesintisiz düzenlenen Türk at yarışçılığının en prestijli organizasyonu Gazi Koşusu, bu yıl 99. kez büyük bir coşku ve tarihi atmosferle gerçekleşti.
Veliefendi’de Cumhuriyet Rüzgarı Esti
İstanbul Veliefendi Hipodromu’nda düzenlenen 2.400 metre mesafeli çim pist koşusunda 3 yaşlı 22 safkan İngiliz tayı kıyasıya yarıştı. Yalnızca bir kez katılma hakkı olan tayların bu büyük sınavında ipi göğüsleyen, sahibi Hulusi Çil, jokeyi ise deneyimli isim Ahmet Çelik olan “Cutha” isimli safkan oldu.
Şampiyonluk Zamanı, Cutha
“Cutha”, 2.30.28’lik derecesiyle birinci olurken, Handsome King ikinci, Special Man ise üçüncü sırayı aldı. Cutha’nın bu galibiyeti, sahibine yalnızca zaferin onurunu değil, aynı zamanda 55 milyon 335 bin TL gibi dev bir ödül kazandırdı. Toplam ödül havuzu ise 52 milyon 500 bin TL ile Türkiye atçılık tarihinde rekor niteliği taşıdı.
Jokey Efsanesi, Ahmet Çelik
Bu zaferle birlikte jokey Ahmet Çelik, 8. Gazi Koşusu zaferine ulaştı. 7 kez üst üste kazanarak rekor kıran Çelik, son zaferini 95. Gazi Koşusu’nda “Burgas” ile yaşamıştı. Şimdi ise “Cutha” ile yeniden zirvede. Efsane jokey Mümin Çılgın’ın 9 şampiyonlukluk rekoruna bir adım daha yaklaştı.
Rakamlarla Gazi 2025
Seyirci sayısı: 59.700
Kazanan safkanın kazancı: Toplam 55 milyon 335 bin TL
2.’ye verilen ödül: 12 milyon TL
3.’ye verilen ödül: 6 milyon TL
Tarihi Şal Fuayede Sergilendi
Hipodromun basın fuayesinde, Gazi Koşusu nostaljisi de yaşatıldı. Yalçın Akağaç’a ait olan, 2001 Gazi Koşusu Şampiyonu “Grand Ekinoks”un orijinal şalı gazetecilere sergilendi. O an, geçmiş ile bugün arasında duygusal bir köprü kurdu.
Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözünü her yıl yeniden hatırladığımız bu büyük yarış, aynı zamanda Türk milletinin azim, disiplin ve Cumhuriyet değerlerine olan bağlılığını temsil ediyor. Gazi Koşusu sadece bir yarış değil, bir ulusun kolektif hafızasıdır. 100. yıl için şimdiden heyecanla bekliyoruz.
Zirve, KREA M.I.C.E. Kurucusu ve CEO’su Seda Mızraklı Ferik’in açılış konuşmasıyla başladı. Ferik, insan odaklı teknoloji vizyonunun altını çizerken, liderlerin bu dönüşümdeki rehber rolünü vurguladı.
Global HR Summit 2025,
İnsan Odaklı Teknolojinin Zirvesinde Vizyoner Bir Liderlik
İnsan kaynakları sektörünün en prestijli buluşmalarından biri olan Global HR Summit 2025, bu yıl da iş dünyasının geleceğine ışık tutacak içeriklerle start aldı. Zirve, Mandarin Oriental Bosphorus İstanbul’da, KREA M.I.C.E. Kurucusu ve CEO’su Seda Mızraklı Ferik’in vizyoner açılış konuşmasıyla kapılarını açtı.
Zirve Başkanı olarak sahneye çıkan Ferik, insan odaklı teknoloji vizyonunun altını çizerken, liderlerin bu dönüşüm sürecindeki rehber rollerini güçlü bir şekilde vurguladı. Ferik, konuşmasında şu ifadeleri kullandı;
“Değişim, insanlığın en değişmez gerçeği. Sürekli değişen ekonomik ve sosyal koşullar, yeni çalışma modellerini öne çıkarırken; HR sektörü için de teknolojik gelişmeleri doğru kaynaklardan ve yakından takip etmek daha fazla önem kazanıyor. Bilgi başarının anahtarını simgeliyor. İş dünyasının değişimini ve dönüşümünü 'yapay zeka çağında' anlamlı bir şekilde yöneten ve 'insan odaklı' bir yaklaşımla benimseyen şirketler, sürdürülebilir başarıyı yakalayabiliyor.”
Beşinci yılında olan Global HR Summit, bu yıl da "Yapay Zeka, Teknoloji ve İnsan" temasıyla; insan kaynakları profesyonellerinin ilham alacağı, vizyonlarını yenileyeceği ve sektöre kalıcı katkılar sağlayacağı eşsiz bir platform sundu.
Alanında uzman konuşmacılar, interaktif oturumlar ve geleceğin iş dünyasına yön verecek konular zirve katılımcılarıyla buluştu.
Seda Mızraklı Ferik: HR Dünyasının İlham Veren Yol Göstericisi
Zirveye sadece organizatör kimliğiyle değil, aynı zamanda HR dünyasının vizyoner liderlerinden biri olarak damga vuran Seda Mızraklı Ferik, güçlü hitabeti ve stratejik yaklaşımıyla katılımcılara yön verdi. Ferik’in liderliğinde Global HR Summit, yalnızca bir etkinlik değil; dönüşümün, ilhamın ve insan odaklı dijital geleceğin adı haline geldi. Global HR Summit 2025, sadece bugünün değil, geleceğin liderlerini bugünden inşa ediyor.
Global HR Summit 2025, insan kaynakları alanındaki liderleri, danışmanları ve teknoloji öncülerini bir araya getirerek iş dünyasında dönüşümün nabzını tuttu. Zirve, hem içerik zenginliği hem de konuşmacı çeşitliliğiyle bu yıl da fark yarattı.
İnsan kaynakları ve iş dünyasının geleceğini şekillendiren en prestijli organizasyonlardan biri olan Global HR Summit 2025, İstanbul’da iş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Zirvenin bu yılki ana teması, “Yapay Zekâ Çağında İnsan, Liderlik ve Kurumsal Dönüşüm” olarak belirlendi.
Yapay Zekânın İş Hayatına Etkisi Masaya Yatırıldı
Günün ilk keynote konuşmalarında, Tribewanted Kurucusu Ben Keene, yapay zekânın pozitif etkilerini nasıl kullanabileceğimizi aktardı. Ardından HR Hacking Endüstri Analisti Matt Burns, şirketlerin AI teknolojisini stratejik olarak nasıl entegre ettiğini katılımcılarla paylaştı.
The Brick Coach Kurucusu Amale Ghalbouni ise “Yapay Zekâ Çağında Korkusuz Liderlik” başlıklı konuşmasında, belirsizlik içinde cesur kültürlerin nasıl inşa edileceğini anlattı.
Modern HR’ın Babası’ndan İlham Verici Sunum
Zirvenin en çok ilgi gören isimlerinden biri, “Modern İnsan Kaynakları’nın Babası” olarak bilinen Prof. Dr. Dave Ulrich oldu. “HR Teknolojisi, Yapay Zekâ ve İnsan Yeteneğinin Evrimi” başlıklı sunumunda, insan kaynaklarının dönüşümüne dair önemli stratejiler paylaştı.
Seda Mızraklı Ferik ve Pluxee Türkiye CEO’su Eda Uluca Özcan ise özel bir söyleşide dönüşümün merkezinde yapay zekâ, insan ve liderliği ele aldı.
İnovasyon, Öğrenme ve Kurumsal Kültür Konuşuldu
Chris Heemskerk inovasyon kültürünün küresel ölçekte nasıl geliştirilebileceğini anlattı. PeopleKult Ortağı Ivan Palomino ise davranış bilimiyle dönüşüm süreçlerini başarıya ulaştırma yollarını paylaştı.
Prof. Dr. Acar Baltaş, “Yapay Zekâya Karşı Bilgelik Zekası” sunumunda, insanın makineye karşı farkını ve insanlığın gelecekteki rehberliğini sorgulayan çarpıcı bir konuşma gerçekleştirdi.
Oturumlarında Stratejik Yaklaşımlar Öne Çıktı
Angelique Slob, geleceğin iş trendlerini insan odaklı stratejilere dönüştürmenin yollarını; Guillermo de Haro Rodríguez ise AI’ın kurumsal öğrenmede nasıl kullanıldığını aktardı.
Matthew Phelan ve Berna Şamiloğlu, çalışan mutluluğu ile kurumsal kültür arasındaki bağ üzerine ilgi çekici bir söyleşi gerçekleştirdi.
Psikolojik Dayanıklılık ve Hukuki Dönüşüm Gündemdeydi
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, yapay zekâ çağında kurumsal ve ruhsal sağlığın önemine dikkat çekti. Hukuk, teknoloji ve liderlik kesişiminde gerçekleşen panelde ise Ayşe Naz Duman, Fazilet Karabacaklar, Kerim Müderrisoğlu ve Levent Kömür yeni çağın etik ve hukuki dinamiklerini değerlendirdi.
Global HR Summit 2025’te “Eşitlik ve Kapsayıcılık” Ekseninde Yeni Nesil Liderlik Masaya Yatırıldı
Global HR Summit 2025 kapsamında düzenlenen “Eşitlik ve Kapsayıcılık Ekseninde Yeni Nesil Liderlik” başlıklı panelde, Shell & Turcas CEO’su Emre Turanlı ile Yeniden Biz Eş Başkanı Selen Kocabaş, iş dünyasında değişen liderlik anlayışını katılımcılarla paylaştı. Panelde; teknolojinin yükselişi, kadın istihdamı, empati odaklı liderlik ve çeşitliliğin iş sonuçlarına etkisi gibi konular masaya yatırıldı.
Ezber Bozan Liderlik ve Öğrenme Kültürü
Shell & Turcas Petrol CEO’su Emre Turanlı, liderlerin artık geleneksel kalıpların dışına çıkması gerektiğini vurgulayarak, “Konfor alanımızdan çıkmak zorundayız. Teknoloji, beceri geliştirme için eşsiz fırsatlar sunuyor. YouTube’dan bile mikro öğrenmelerle kendimizi dönüştürebiliriz” dedi.
Turanlı, liderlerin yalnızca kendi sektörleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini de belirterek, “Farklı sektörlerden beslenmeliyiz. Ben akaryakıt perakendecisiyim ama sağlık veya eğitimdeki yenilikleri işime nasıl uyarlayacağımı sorguluyorum” ifadelerini kullandı.
Kadın İstihdamı, Sosyal Sorumluluk Değil, Ekonomik Zorunluluk
Selen Kocabaş, kadınların iş gücüne katılımının ekonomik büyüme açısından vazgeçilmez olduğuna değindi:
“Türkiye'de kadın istihdam oranı %30’larda. Oysa nüfusun yarısı kadın. Bu açığı kapatmak sosyal sorumluluk değil, ekonomik zorunluluktur.”
Shell’in otoyol istasyonlarındaki kadın istihdamı projelerinden örnek veren Kocabaş, “Kadın çalışan sayısını 5 yılda 5 bine çıkardık. Bu istasyonlarda müşteri memnuniyeti ve performans %8 daha yüksek. Kadın-erkek dengesi, iletişimi güçlendiriyor” dedi.
Ayrıca Manisa’da bir köy muhtarının, kadınları istasyonda çalışmaya ikna etmek için köy meydanında düzenlediği toplantıyı örnek göstererek, “Önyargıları kırmak için yerel iş birlikleri şart” ifadesini kullandı.
Teknoloji ve İnsan Arasındaki Denge
Her iki konuşmacı da teknolojinin insanın yerini almak için değil, onun yeteneklerini desteklemek için var olduğunun altını çizdi. Emre Turanlı, “Yapay zekâ verimliliği artırıyor ancak empati, uyum sağlama ve dayanıklılık gibi insani beceriler hâlâ liderliğin temel taşları” dedi.
Selen Kocabaş ise “Merak, öğrenme tutkusu ve tutku, yeni nesil liderlerin vazgeçilmezi. Karşı tarafı anlamak için ‘yaklaşılabilir’ olmalısınız” sözleriyle liderliğin duygusal zekâ boyutuna dikkat çekti.
Panelin Final Mesajı, Kolektif Başarı
Kocabaş’ın paneli kapatırken yaptığı vurgu, zirvenin ruhunu yansıtır nitelikteydi:
“Birbirimize benzeyen değil, birbirimizi tamamlayan insanlarla çalıştığımızda değer üretebiliriz. Kapsayıcılık, teknolojiyi de içine alan bütünsel bir liderlik anlayışıyla ele alınmalı.”
Yapay Zekâ Çağına Hazır Bir İş Gücü Oluşturmak
EMEA Kurumsal Satış Başkan Yardımcısı Oliver Latham, Pearson, İş dünyasında bilinmeyen sulara yelken açıyoruz.
Demografik değişimler ve yapay zekâ (AI), işletmeleri ve iş gücünü benzeri görülmemiş bir hızla dönüştürüyor. Ancak mevcut iş gücü, AI ve teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek için gereken öğrenme hızına hazırlıksız.
Eğitim Sistemleri ve İş Dünyası Bugünün İhtiyaçlarına Cevap Veremiyor
2025’e yaklaşırken, bu sorun iki büyük nedenle daha da acil hale geliyor: demografi ve yapay zekâ.
Demografik Değişim, Dünya genelinde (birkaç istisna dışında) nüfus hızla yaşlanıyor. Doğum oranları son 20 yılda keskin bir düşüş gösterdi ve bu eğilim değişmiyor.
Uzayan Yaşam Süresi, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2050’de dünya nüfusunun %22’si 60 yaş üzerinde olacak (2015’te bu oran %12 idi).
Deneyimli çalışanlar emekli oldukça, yetenek tabanlı şirkeler zor durumda kalıyor. Sağlık, eğitim, sosyal hizmetler, üretim ve vasıflı mesleklerde gençlerin sayısı azalıyor. Bu da bu alanlardaki çalışanlar üzerindeki baskıyı artırıyor.
Teknolojinin Etkisi, AI İşleri Radikal Şekilde Değiştiriyor
AI’ın hızlı yükselişi, rutin işleri otomatikleştirerek birçok mesleği dönüştürüyor. Sadece veri girişi veya perakende satış noktaları değil; müşteri hizmetleri, satış destek ve sosyal bakım gibi "rutin olmayan" bilgi işleri bile otomasyon tehdidi altında.
2030’a kadar, işlerin %65’i için gerekli beceriler değişecek.
85 milyondan fazla iş pozisyonu boş kalabilir.
AI destekli karar verme sistemleri, yeni becerilere olan talebi artıracak:Prompt mühendisleri, veri küratörleri, sorumlu AI uzmanları gibi.
Kritik insani beceriler (eleştirel düşünme, yargı, empati, uyum sağlama, problem çözme) daha da önem kazanacak. Ancak bu beceriler geliştirilmezse, ekonomik kayıplar trilyonlarca dolara ulaşabilir.
Bireyler ve Ekonomiler İçin Riskler
Bireyler, Sürekli değişen iş gereksinimleri, daha düşük kazanç ve iş güvencesizliği anlamına gelebilir.
Şirketler, Nitelikli çalışan bulamama sorunu büyüyor.
Hükümetler, Ekonomik gücün birkaç "süperstar firma"da toplanması, eşitsizlikleri derinleştiriyor.
Pearson’ın "Lost in Transition"raporuna göre:
ABD’de yıllık geçiş kaybı: 1,1 trilyon $
İngiltere’de 96 milyar $ (GSYİH’nın %4’ü)
Türkiye’de yaklaşık 50 milyar $
Bu kayıpların arkasında, gelir kaybı, iş güvencesizliği ve geride kalma korkusu yaşayan insanlar var.
Çözüm: Beceri Yollarını Yeniden Tasarlamak
Eğitim Kurumları, Müfredatı, gençlerin iş gücüne hızla adapte olabilmesi için çoklu eğitim ve mesleki yollara uygun hale getirmeli.
Bireyler, Kendi beceri yolculuklarını planlamalı ve geleceğe hazır yetenekler geliştirmeli.
İşverenler, Çalışanlarını yeniden yetkinleştirme (upskilling & reskilling) programlarına dahil etmeli.
Artık kariyerler doğrusal değil, dinamik. İnsanların iş, rol ve sektör değiştirme sıklığı tarihte hiç olmadığı kadar yüksek.
AI ile Verimlilik Artışı: Türkiye’de Haftada 23 Milyon Saat Tasarruf Mümkün
Pearson’ın analizine göre, üretken AI (generative AI) sayesinde:
İngiltere’de haftada 19 milyon saat (araştırma, kayıt tutma, veri toplama gibi işlerde) tasarruf edilebilir.
Türkiye’de bu rakam nüfusa oranla haftada 23 milyon saati aşabilir.
Kazanılan zaman, insan becerilerine odaklanmaya ayrılabilir,
Yaratıcı düşünme, İş birliği, Karar verme, Empati ve liderlik
Avrupa’da 3 Büyük Sektörde AI’ın Etkisi:
Eğitim, Haftada 830.000 saat tasarruf (ders planı hazırlama yerine öğrenci odaklı çalışmaya zaman ayırma).
Tıp,507.000 saat (tıbbi kayıt ve randevu otomasyonu, hemşirelerin hasta bakımına daha çok zaman ayırması).
Bilişim,850.000 saat (kodlama desteği ve uzman bilgi yönetiminde verimlilik).
Geleceğin İş Gücü İçin Harekete Geçme Zamanı
AI devrimi, insan becerileriyle dengelendiğinde verimlilik, yenilikçilik ve büyümeyi artırabilir. Ancak öğrenmeyi öğrenmek artık en kritik yetenek.
Hükümetler, şirketler ve bireyler iş birliği yapmalı. Aksi takdirde, beceri uçurumu derinleşecek ve ekonomik kayıplar kaçınılmaz olacak.
Zirvenin kapanış söyleşisinde ise Adil Yıldırım, iş dünyasında duygu durumu yönetimi ve içsel denge üzerine katılımcılara ilham veren bir sohbet sundu.
Altın İnsan Ödülü, Kadın Haklarının Mücadeleci Ruhuna Gitti
Tomris Hatun’un Mirasçısı Altın İnsan
Azade İslamova’ya Türk Dünyası adına Büyük Onur
Mihrabat Korusu’nda düzenlenen ve iş, sanat, akademi ile sağlık dünyasının seçkin isimlerini bir araya getiren görkemli törende bu yılın en anlamlı ödüllerinden biri Özbek Kadın Hakları Derneği Başkanı Azade (Ozoda) İslamova’ya takdim edildi.
Altın Kalem, Altın Deklanşör, Altın Fırça, Akademik Altın Kalem ve Dünya Sağlık Ödülleri’ni tek bir vizyonda buluşturan Sayime Serra Erdoğan’ın öncülüğünde oluşturulan Altın İnsan Ödülleri, bu yıl Türk Dünyası adına “Tomris Hatun” olarak anılan Azade İslamova’yı onurlandırdı.
Derinlikli Bir Ziyaret, Etkileyici Duygular
Törene katılamamış olsam da, bu anlamlı başarının yankılarını ilk ağızdan dinlemek ve Türk kadınının sesi olan bir öncüye teşekkür etmek adına, Özbek Kadın Hakları Derneği’nin ofisinde Azade İslamova’yı ziyaret ettim. Kapıdan içeri girdiğim andan itibaren, sade ama kararlı bir liderin vakur duruşuyla karşılaştım.
O yalnızca bir hak savunucusu değil; aynı zamanda geçmişin ilhamını geleceğe taşıyan bir ışık, Türk kadınının küresel vicdanı oldu. Konuşmamızda gözlerindeki parıltı, aldığı ödülün sadece bir plaket değil, yılların mücadelesinin tescili olduğunu haykırıyordu.
İslamova, “Bu ödül sadece bana değil, haklarını ifade edemeyen tüm kadınlara”
Gurur, heyecan ve mütevazılıkla dolu duygularını paylaşan İslamova’ya uzattığım mikrofonu şu sözlerle doldurdu
“Altın İnsan ödülünü şahsım adına değil, Özbekistan’dan Türkiye’ye, Kırgızistan’dan, Kazakistan’dan, Türkmenistan’dan, Dağıstan’a Azerbaycan’a kadar yani Türk dünyasında her zorlukta dimdik duran Türk kadını adına aldım. Bu ödül, pasifleştirilmek istenen, görmezden gelinen ama asla geri adım atmayan tüm kadınların yüreğine dokunsun istiyorum. Bu ödül, tüm dernek hizmet gönüllüsü yönetim kadrosunun, üyelerimizin, çalışanlarımızın, Özbek kadınlarının ve Türk dünyasının ortak başarısıdır. Birlikte daha güçlüyüz.”dedi. Sadece hak konusunda değil eğitimden istihdama kadar pek çok konuda kadına dokunan pamuk eller..
Bir Kadın Liderinin Nefes Kesen Başarısı
Azade İslamova, yıllardır sürdürdüğü adalet, eşitlik ve insan hakları mücadelesiyle sadece Özbekistan’da değil, tüm Türk coğrafyasında bir sembol haline geldi. Bu ödül, onun kararlı duruşunun ve emeklerinin en anlamlı taçlandırılışı oldu.
Bir Derneğin Çok Ötesinde, Mücadeleyle Yoğrulmuş Bir Misyon
Özbek Kadın Hakları Derneği yalnızca bir sivil toplum kuruluşu değil, aynı zamanda kültürel belleğin direniş noktası. Kadının sesi olmakla kalmayıp, Türk kadınının tarihsel rolünü bugüne taşıyan bu dernek, İslamova’nın liderliğinde uluslararası alanda da dikkat çeken çalışmalara imza atıyor.
Yürekten Tebrikler, Kadının Adı Bu Topraklarda Altın Harflerle Yazılıyor
Kendisine bir kez daha yürekten tebriklerimi sunuyorum. O, sadece Özbekistan’ın değil; Türkiye’nin, Türk dünyasının, insanlığın altın kalpli temsilcisi...
Bugün onunla aynı odada bulunmak, bir kadının inancının nasıl uluslara ilham verebileceğine tanıklık etmek gibiydi.
Czech Food Festival 2025, İstanbul’da Elit Konuklarla Lezzet, Müzik ve Kültür Şölenine Dönüştü
Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Olga Hajflerová’nın ev sahipliğinde 16-17 Mayıs 2025 tarihlerinde gerçekleşen “Czech Food Festival”, İstanbul’un gözde mekanlarından Welldone Midpoint’te adeta kültürel bir rüya gibi yaşandı.
Çek Gastronomisi Sahnede Parladı
Çek Lezzetleri İstanbul’da Büyüledi
İki gün süren festivalde Çek mutfağının özgün lezzetleri, İstanbul’un seçkin davetlilerine sunuldu. Şnitzel’den gulaşa, geleneksel patates yemeklerinden tatlılara kadar uzanan geniş menü; görselliğiyle olduğu kadar damakta bıraktığı izlenimle de katılımcılardan tam not aldı.
Bohemya'nın Harika Bira Kültürü
Bira severlerinin favorisi Budweiser Budvar. Çek, dünya çapında ünlü bir bira kültürüne sahiptir. Bohemya bölgesinde üretilen biralar, uzun bir tarihe dayanan geleneksel üretim teknikleriyle ünlüdür.
Bir Festivalden Çok Daha Fazlası
Kültürel Buluşma
Czech Food Festival” adıyla Lezzet Dolu Bir Şölene Ev Sahipliği Yaptı, Sadece bir gastronomi deneyimi değil, aynı zamanda bir dostluk ve kültür paylaşımı şöleni olan etkinlikte, Çek Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki kültürel bağlar güçlendirildi. Festival, iki ülke halkının ortak değerlerine ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerine adeta bir övgü niteliğindeydi.
Sanat, Müzik, Neşe Bir Arada
Etkinlikte sahne alan Çek Cumhuriyetden gelen özel orkestra, geceye unutulmaz melodilerle eşlik etti. Müzik eşliğinde dans eden konuklar, Çek biralarının ve geleneksel lezzetlerin tadını doyasıya çıkardı. İstanbul gecesine damga vuran atmosfer, “Avrupa’nın kalbinden İstanbul’a uzanan bir lezzet ve neşe rüzgarı” olarak hafızalara kazındı.
Festivale Özel İlgi
Konsolosluk üst düzey isimlerden, Tolga Çevik, Rene Danoek ve Jakub Dluhosch, festival boyunca konuklarla birebir ilgilenerek dostane sohbetleriyle geceye ayrı bir değer kattı. Bu özel ilgiler, organizasyonun sıcaklığını artırdı ve katılımcılar tarafından büyük takdir topladı.
Çek Cumhuriyeti’nden Kültürel Zerafet
Başkonsolos Olga Hajflerová, organizasyonun başarısında kilit rol oynarken, İstanbul’un bu seçkin buluşmaya gösterdiği ilgi, karşılıklı kültürel alışverişin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi.
Czech Food Festıval 2025: Unutulmayacak Bir Lezzet Ve Kültür Hatırası
Gecenin sonunda, “İyi ki geldik” diyen misafirlerin memnuniyeti; festivalin sadece başarılı değil, aynı zamanda unutulmaz olduğunu kanıtladı.
İstanbul Üniversitesi’nde Renklerin, Tatların ve Kültürlerin Buluştuğu Gün
İstanbul Üniversitesi, 15 Mayıs’ta kampüsünde unutulmaz bir kültür şölenine ev sahipliği yaptı. 11:00–17:00 saatleri arasında gerçekleşen Uluslararası Kültür Festivali, dünyanın dört bir yanından öğretime gelen öğrencilerin kendi kültürlerini tanıttığı bir platforma dönüştü.
40’tan fazla ülkenin katılım gösterdiği bu anlamlı etkinlikte; müzikten mutfağa, geleneksel kıyafetlerden halk danslarına kadar birçok değer sergilendi.
Kültürlerarası Diyalogun Adresi Oldu
Festival, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenim gören yabancı öğrencilerin, kendi ülke konsolosluklarının da destekleriyle hazırladığı stantlarda gerçekleşti.
Katılımcılar, geleneksel kıyafetler içerisinde ziyaretçileri karşıladı. Renkli görüntülere sahne olan milli kıyafet defilesi, yoğun ilgi gördü. Her stant, ait olduğu ülkenin müziği eşliğinde geleneksel danslarla canlandı.
Dağıstan gibi Türk Cumhuriyetleri'nin yer aldığı stantlar; ortak köklere sahip kardeş halkların kültürel mirasını bir kez daha gözler önüne serdi. Halılar, nakışlar, geleneksel el sanatları, yöresel yemekler ve halk ezgileri, Türk dünyasının zenginliğini yansıttı. Katılımcılar özellikle bu stantlarda büyük ilgi gösterdi.
Tataristan Kültürü Göz Kamaştırdı
Festivalin en dikkat çeken stantlarından biri ise Tataristan kültürünü yansıtan çadır oldu. Etkinlik organizatörü Nail Nabiulla’nın özenle hazırladığı bu özel çadırda, Tatar bayrakları ve geleneksel süslemelerle bezenmiş atmosfer, ziyaretçileri adeta Kazan sokaklarında bir yolculuğa çıkardı. Tatar mutfağının vazgeçilmezi olan üçpoçmak (Tatar böreği) ve geleneksel tatlı çak-çak, ziyaretçilere ikram edildi. Tataristan’a özgü ev eşyaları ve sahne gösterileri de kültürel zenginliği gözler önüne serdi.
Uluslararası Kültür Festivali’nin en dikkat çeken stantlarından biri olan Tataristan çadırında, anlamlı bir tören gerçekleşti. Tataristan’ı temsilen festivale katılan Azem Lilia, Türk basın dünyasındaki başarılı çalışmaları ve kültürel diyaloğa katkılarından dolayı gazeteci Yılmaz Parlar’a, basın alanında “Madolyon Nişanı” takdim etti. Tataristan geleneklerine uygun sembolik bir törenle sunulan bu onur, Parlar’ın kültürler arası iletişime sağladığı katkıların uluslararası düzeyde de takdir edildiğini ortaya koydu. Tören sırasında alkışlarla karşılanan bu özel an, festivalin en anlamlı sahnelerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Asya’dan Afrika’ya Kültür Köprüsü
Festivalde sadece Türk Cumhuriyetleri değil; Çin, Güney Kore, Filistin, Umman, Suriye, Mısır ve Tunus, İran, Irak gibi birçok ülke de kendi zengin kültürlerini tanıttı. Çin standında kaligrafi sanatı ve geleneksel çay seremonisi, Kore standında ise K-Pop ritimleri eşliğinde dans performansları öne çıktı. Filistin standı, özgürlük temalı motiflerle süslenmişti ve Filistin mutfağına ait humus ve tatlılar büyük ilgi gördü. Umman, Mısır ve Tunus stantlarında Arap kültürünün sıcaklığı ve konukseverliği hissedildi; Arap kahvesi ve hurma ikramları dikkat çekti.
Dostlukla Sonlanan Gün: Açık Çay Saati
Festivalin sonunda katılımcılar, ülkelerin birleştiği samimi bir çay saati ile bir araya geldi. Sıcak sohbetlerin yapıldığı, kültürlerarası köprülerin kurulduğu bu an, günün ruhunu en iyi şekilde yansıttı: barış, dostluk ve karşılıklı anlayış.
İstanbul Üniversitesi, bu etkinlikle yalnızca bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda kültürlerin barış içinde buluştuğu bir dünya üniversitesi olduğunu bir kez daha gösterdi.