Tarihin Birleştirdiği Kültür
Türk-Macar İlişkileri Uluslararası Sempozyumu
Türk-Macar İlişkileri İstanbul’da Masaya Yatırıldı
İstanbul Ticaret Üniversitesi, 15-16 Ekim 2025 tarihlerinde Türkiye ve Macaristan arasındaki köklü tarihi dostluğu yeniden gündeme taşıyan önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
“Tarihin Birleştirdiği Ortak Kültür ve Miras: Türk-Macar İlişkileri Uluslararası Sempozyumu”, iki ülkenin yüzyıllardır süregelen kültürel, tarihi ve bilimsel etkileşimini bilim dünyasının merceği altına aldı.

İki Ülkeyi Buluşturan Sempozyum
2025’in Türkiye-Macaristan Bilim ve İnovasyon Yılı ilan edilmesi dolayısıyla düzenlenen sempozyum, Türk Ocakları İstanbul Şubesi ve Kadın Akademisyenler Birliği (TÜRKKAB) tarafından, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile Macaristan İstanbul Başkonsolosluğu himayelerinde gerçekleştirildi.
Etkinliğe, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin yanı sıra Komşu ve Çevre Ülkeler Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Macar Kültür Merkezi (Liszt Enstitüsü) de destek verdi.
İki gün süren sempozyum, akademisyenleri, araştırmacıları, öğrencileri ve kültür dünyasından isimleri bir araya getirerek Türk-Macar ilişkilerinin “dünü, bugünü ve yarını” üzerine kapsamlı bir tartışma zemini sundu.

Açılışta Birlik Mesajı
Sempozyumun açılış konuşmalarını
Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel (İstanbul Üniversitesi / TÜRKKAB Başkanı),
Kaptan Mustafa Can (İlteriş Vakfı Başkanı),
Áron Sipos (Liszt Enstitüsü Müdürü),
Prof. Dr. Hanifi Parlar (İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektör Yardımcısı),
Dr. Attila Pintér (Macaristan İstanbul Başkonsolosu)
ve Dr. Cezmi Bayram (Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı) gerçekleştirdi.
Açılışta, Türk ve Macar halkları arasındaki tarihsel dostluğun, günümüz kültür diplomasisinde de köprü işlevi gördüğü vurgulandı.
Etkinlik kapsamında ayrıca, Prof. Dr. Mária Ivanics’e Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından Şeref Üyeliği Beratı takdim edildi.

Zaman Yolculuğu, Türkiye’nin İnşasında Macarlar Sergisi
Sempozyumun dikkat çeken bölümlerinden biri, “Türkiye’nin İnşasına Katkıda Bulunan Macarlar” başlıklı sergi oldu.
Sergide, arşiv belgeleri, fotoğraflar ve kişisel koleksiyonlardan derlenen materyallerle 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyıla uzanan dönemde Türkiye’nin gelişimine katkı sunan Macar mühendisler, mimarlar ve bilim insanlarının hikâyeleri gün yüzüne çıkarıldı.
Katılımcılar, sergide adeta tarihin sayfaları arasında bir yolculuğa çıktı.
Bilimsel Oturumlarda Ortak Geçmiş Konuşuldu

Açılış oturumunun başkanlığını Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel yaptı.
Bu oturumda;
Prof. Dr. Melek Çolak “Türk-Macar Kültürel İlişkilerinin İzinde Geçmişten Geleceğe”,
İsmail Tosun Saral “Avusturya–Macaristan Kolonisi’nin İstanbul’daki Kültür Faaliyetleri”,
Şakir Fakılı ise “Türk-Macar Edebiyat Aleminden Dostluk Sayfaları” başlıklı sunumlarıyla iki ülke arasındaki kültürel bağları farklı yönleriyle ele aldı.
Türk-Macar İlişkilerinin Tarihî ve Kültürel Kökleri Panelle Ele Alındı
Türk-Macar ilişkilerinin tarihî, kültürel ve edebî boyutları, düzenlenen panelde akademisyenler ve uzmanlar tarafından masaya yatırıldı. "Açılış Oturumu" başlıklı panelde, iki ülke arasındaki kadim bağlar, Atatürk'ün Macarlara bakışı, karşılıklı kültür ve bilim iş birlikleri ele alındı.
Atatürk’ün Macaristan’a Bakışı ve Tarihî Yakınlaşma
Panelde öne çıkan konulardan biri, Atatürk’ün Macaristan ve Macar halkına verdiği önem oldu. Konuşmacılar, Atatürk'ün Macar heyetleriyle uzun görüşmeler yaptığını, ortak köken ve kardeşlik meseleleri üzerinde durduğunu vurguladı. Ayrıca, 1923'te Afyon'da kendisine Turan Derneği adına hediye edilen kılıç sonrasında, Mustafa Kemal Paşa’nın "Doğudan gelecek olan düşmana dikkat ediniz" uyarısında bulunduğu hatırlatılarak, onun ileri görüşlülüğüne dikkat çekildi.
Dil, Tarih ve Kültür Alanında İş Birlikleri
Türk-Macar ilişkilerinin akademik boyutu da panelde geniş yer buldu. Ankara Üniversitesi’nde Macar Dili ve Edebiyatı bölümünün kurulmasının, Atatürk’ün Türkolojiye verdiği önemin bir göstergesi olduğu ifade edildi. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde başlatılan yüksek lisans programları ve Türk-Macar Akademik İş Birliği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin faaliyetleri anlatıldı. 2023'te imzalanan Türk-Macar Dostluk Anlaşması’nın 100. yılı kapsamında düzenlenen sempozyumun, ikili ilişkilere katkı sağladığı belirtildi.
Edebiyat ve Kültür Köprüleri
Panelde, Türk ve Macar edebiyatı arasındaki etkileşim de vurgulandı. Şairler, yazarlar ve onların eserleri üzerinden kurulan duygusal ve kültürel bağlardan söz edildi. Macar yazar Miklós Bánffy’nin "Sonbahar Yıldızları" adlı eseri ile Türk-Macar güven ilişkisinin edebiyata yansıması örnek gösterildi. Ayrıca, Macar şairlerin Türk insanına ve kültürüne duyduğu hayranlık, şiirler üzerinden paylaşıldı.
Geleceğe Yönelik Tavsiyeler
Konuşmacılar, Türk-Macar ilişkilerinin daha da geliştirilmesi için şu önerilerde bulundu:
Ortak enstitülerin kurulması,
Kültürel ve bilimsel iş birliklerinin artırılması,
İki ülke hükümetleri arasında imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesi,
Türk ve Macar gençlerinin karşılıklı dil öğrenimine teşvik edilmesi.
Panel, Türk ve Macar halkları arasındaki tarihî ve kültürel bağların ne denli güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Atatürk’ün mirasının takip edilmesi ve ilişkilerin her alanda derinleştirilmesi gerektiği vurgulanarak, benzer etkinliklerin artırılmasının önemi vurgulandı.
Prof. Dr. Halil İbrahim Kafesoğlu Oturumunda ise

Dr. Balázs Sudár, “10. Yüzyıl Müslüman Coğrafya Literatüründe Türkler ve Macarlar”,
Dr. İbrahim Yeşilyurt, “Macar Akınları ve Endülüs”,
Dr. Ayşe Öz, “Macar Tarihinde Türk Kökenli Bir Kral: Aba Şef”,
Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel ise “Bir Dönüşüm, Bir Yerleşim: Kuman/Kıpçak-Macarlar” başlıklı bildirileriyle tarihî ve etnolojik bağlara ışık tuttu.
Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel, "Kuman-Kıpçak ve Macar İlişkisi Bir Dönüşüm ve Yerleşim Hikayesidir"
"Prof. Dr. Halil İbrahim Kafesoğlu Oturumu"nda konuşan Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel, Kuman-Kıpçakların Macar tarihi ve kimliği üzerindeki derin etkisini anlattı. "Bir Dönüşüm Bir Yerleşim: Kuman/Kıpçak-Macarlar" başlıklı sunumunda, iki topluluk arasındaki tarihî ilişkilerin siyasi, askeri ve kültürel boyutlarını ele aldı.
İlk Karşılaşma ve Askerî İttifaklar
Yücel, Kuman-Kıpçakların Macarlarla ilk karşılaşmasının 1054-1055 yıllarına kadar uzandığını ve bu ilişkinin 1223-1224 Kalka Meydan Savaşı'na kadar kesintisiz devam ettiğini belirtti. Bu süreçte Kuman-Kıpçakların, üstün süvari becerileri sayesinde bölgedeki diğer güçler nezdinde değerli bir askerî unsur haline geldiğini vurguladı. Özellikle Rus prensliklerinin iç çatışmalarında ve Moğol tehdidine karşı verilen mücadelelerde kilit bir rol oynadıklarını ifade etti.
Moğol Baskısı ve Macaristan'a Yerleşim
1223'teki Kalka Meydan Savaşı'nın bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Yücel, Moğol ilerleyişi karşısında mağlup olan Kuman-Kıpçakların batıya, Macaristan topraklarına doğru göç etmek zorunda kaldıklarını anlattı. Macar Kralı IV. Béla'nın, bu güçlü askerî potansiyeli görerek onları ülkenin doğu sınırlarına yerleştirdiğini ve onlardan askerî destek sağladığını kaydetti. Bu yerleşim sürecinin en önemli dinamiğinin "mecburiyet" olduğunun altını çizdi.
Entegrasyon, Ayrıcalıklar ve Tepkiler
Zamanla Kuman-Kıpçakların Macar toplumunda baronluk gibi yüksek unvanlar aldığını, kralın özel muhafız birliğine kadar yükseldiğini ve devlet içinde önemli bir güç odağı haline geldiğini dile getiren Yücel, bu durumun zamanla Macar soyluları ve Kilisesi'nde tepkiye yol açtığını belirtti. Bu tepkinin sonucunda, Kuman-Kıpçakların asimile olmalarını hedefleyen ve giyim kuşamlarından yaşam tarzlarına kadar kısıtlamalar getiren yasaların (1279) çıkarıldığını aktardı.
Zorunlu İskân ve Sonuçları
Yücel, Macar otoritelerinin, Kuman-Kıpçakların gücünü kırmak ve kontrol altına almak için onları bozkır yaşam tarzlarına uygun olmayan bölgelere zorunlu olarak yerleştirdiğini ifade etti. Bu politikanın, bir kısım Kuman-Kıpçak'ın Macaristan'dan ayrılarak Balkanlar'a, özellikle de İkinci Bulgar Devleti'ne göç etmesine neden olduğunu söyledi. Ancak, geride kalanların kültürel izlerini ve varlıklarını korumayı başardıklarını da sözlerine ekledi.

Bir Aidiyet ve Dönüşüm Hikayesi
Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel, konuşmasını şu değerlendirmeyle sonlandırdı:
"Kuman-Kıpçak ve Macar ilişkisi, başlangıçta siyasi ve askeri bir ittifak olarak başlamış, zamanla Kuman-Kıpçakların Macar devletinin bir parçası olduğu bir aidiyet sürecine dönüşmüştür. Ancak Macar milli devletleşme süreci, bu ilişkiyi şekillendirmiş ve nihayetinde Kuman-Kıpçakların yaşam tarzında zorunlu bir dönüşüm ve yerleşim ile sonuçlanmıştır. Bu, hem bir uyum sağlama hem de bir kimlik mücadelesi hikayesidir."
Konuşmasının sonunda, Türk tarih yazımında kendi coğrafi ve kültürel terimlerimizi kullanmanın önemine de değinen Yücel, genek akademisyenlere bu konuda çağrıda bulundu.
Köklü Dostluktan Geleceğe Uzanan Köprü
Sempozyum boyunca, dil, sanat, mimari ve bilim alanlarındaki ortak mirasın iki ülke halklarını nasıl birbirine yakınlaştırdığına dair pek çok örnek paylaşıldı.
Katılımcılar, sadece tarihî bağları değil, aynı zamanda geleceğe yönelik akademik ve kültürel iş birliklerinin de önemini vurguladı.
Etkinlik sonunda yapılan değerlendirme oturumunda, Türk-Macar dostluğunun sadece geçmişin bir hatırası değil, geleceğin ortak vizyonu olduğu mesajı öne çıktı.
yilmazparlar@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder